Oyuncular : Genco Erkal, Tülay Günal
Piyano : Yiğit Özatalay
Viyolonsel : Deniz Doğangün
Klarnet ve Saksofon : Çağdaş Engin
Işık Tasarımı : Hakan Özipek
Oyun yeri : Kenter Tiyatrosu
Süre : 90 dakika
Dostlar Tiyatrosu
'Şu sılanın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
Tepeden tırnağa şiir dilleri
Yiğidim aslanım burda yatıyor'
Nazım Hikmet Ran - Zülfü Livaneli
‘Güneşin
Sofrasında’ oyununu yazdan beri izlemek istiyordum ama başaramamıştım. Bir
Aralık akşamına kısmet oldu.
Oyun
Tülay Günal'ın sesinden yukarıdaki dizeler ile açıldı ve ilk dakikasından
itibaren bizi içine çekti.
Genco
Erkal, Nazım Hikmet ile Bertolt Brecht’i muhteşem bir hüner ile biraraya
getirmiş. Ama; belki daha çok bildiğimizden, duyduğumuzdan veya Türk olduğu
için söylediklerini içimizde hissettiğimizden, Nazım Hikmet’in olan her cümlede
gözlerimiz yaşlarla doldu.
Esareti,
ayrılığı, aşkı, yoksulluğu, yoksunluğu, acıyı, yaşama sevgisini, yaşama
tutunmayı, dostluğu, her karanlığın bir aydınlığı olduğunu bu ikiliden daha
fazla hissettirebilen oyuncu var mıdır bilemiyorum. Balkondan izlemiş olmama
rağmen sanki her kelime gözümün içine bakarak söyleniyormuş gibi işledi içime.
Duruşları, bakışları, mimikleri, seslerinin tonu, hareketleri, varlıkları...
Oyun
ile ilgili bilgi vermeyi sevmem ancak beni en çok etkileyen sahneyi yazmadan
edemeyeceğim. Aladağ, Adana kıyametini yaşadığımız haftanın Cuma akşamı, Tülay
Günal’ın elinde tuttuğu oyuncak bebeği bir gölge gibi hareket ettirerek
söylediği ‘Kız Çocuğu (Hiroşima)’ bana en ağır geleni oldu. Aradan nice
seneler geçmiş olmasına rağmen Nazım kulağımıza halen aynı kelimeleri
fısıldıyordu. ‘Çocuklar ölmesin şeker de yiyebilsinler.’ İçinde
olduğumuz karanlığı katmer katmer hissettirdi Tülay Günal’ın sesi.
Kendilerini
ve seslerini tamamlayan sahne tasarımı, bu kadar sade olup, bu kadar da farklı
şekilde kullanılabilirdi. Merdivenin üzerinde altında, masanın/sinevizyon perdesinin
önünde arkasında, sağdan sola, önden arkaya inanılmaz bir ritim içinde aktı
Tülay Günal ve Genco Erkal.
Ve ikiliye
eşlik eden salonun sesi ile aşağıdaki dizelerle kapandı perde.
‘Arkamızda bir düşman
gözü gibi karanlığın yolu.
Önümüzde bakır taslar güneş dolu.
Dostların arasındayız!
Güneşin sofrasındayız!’
Önümüzde bakır taslar güneş dolu.
Dostların arasındayız!
Güneşin sofrasındayız!’
Gidin izleyin...
Not : ‘Yaşamaya Dair’i
izleyeli ve yazalı tam iki buçuk sene olmuş. Hatırlıyorum içime nasıl
dokunduğunu ve o ağırlıkla neler hissettiğimi. Eğer okumak isterseniz burada bulabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder