Çarşamba, Ocak 18, 2017

How Did We Get Into This Mess ? / George Monbiot

Yazar    : George Monbiot
Yayınevi : Verso
Orijinal Dil : İngilizce
Orijinal Yayın Tarihi : 2016


'Without countervailing voices, naming and challenging power, political freedom withers and dies. Without countervailing voices, a better world can never materialize. Without countervailing voices, wells will be still dug and bridges will be still be built, but only for the few. Food will still be grown, but it will not reach the mouths of the poor. New medicines will be developed, but they will be inaccessible to many of those in need.' s. 5

George Monbiot, Guardian gazetesinde politika ve çevre üzerine yazılar yazan bir gazeteci. Politika, eşitlik ve doğa hakkında kimsenin dokunmaya cesaret edemediği konulara dokunup onlar üzerine yazan bir yazar. 

How Did We Get Into This Mess? Monbiot'un çoğunluğu Guardian gazetesinde 2007-2015 seneleri arasında çıkmış olan makalelerinin toplandığı bir kitap. 10 ana bölüme ayrılmış olan kitap, toplumdan gençliğe, yabanıl hayattan enerji üreticisi vampirlere, zenginlikten savaşlara birçok konuyu içeriyor. Kitabın Türkçe çevirisi yok ama Pandora Kitabevi'nden İngilizcesine ulaşılabiliyor. 


'Bu kış çok soğuk oldu, bu yaz çok sıcaktı, muhtemelen iklim değişikliğinden' diyoruz birbirimize ama gerçekten neler olduğunun farkında mıyız? İngiltere gibi, medeniyet dediğimiz düzenin öncüllerinden olan, bir ülkede yaşayıp yazan bir gazeteci bu konular hakkında ne diyor?

Küresel ısınmanın, atmosfere salınan karbondioksit gazından kaynaklandığını düşünüyoruz ama bunun arka planında neler olduğunu hiç araştırdık mı? Sadece parasal varlıklarını düşünen, hatta daha da yükselsin diye çalışan bazı sektörler neler yapıyor? Ektiğimiz üç ağaç ile bir değişiklik yaratabilir miyiz? Dünyayı alıp götürmüş olan ülke politikalarından, yaşam koşullarından bahsederken, bize bu topraklar üzerinde yaşayabilmemiz için temeli oluşturmuş olan doğayı kaybetmemek için yapabileceğimiz bir şey var mı?

İlk önce bakış açımızı değiştirmemiz lazım. Doğayı hakim olunacak meta konumundan çıkartıp, birlikte yaşayacağımız bir dost gibi görmemiz lazım. İnsanın hakimiyet kurma isteği sadece doğa değil, yaşamlarımızı kontrol altına almış durumda. Eğitimden tüketime neredeyse uyumadığımız tüm saatlerde bir şekilde doğadan uzaklaşıyoruz. 

Bu karmaşadan uyanmak için, dengeleyici seslere, fikirlere ihtiyacımız var. Evimizden başlayıp, mahallemize, şehrimize, ülkemize ve dünyaya yayılacak düşünce pratiklerine ihtiyacımız var. Bunlara katılmaya, dinlemeye ve harekete geçmeye ihtiyacımız var. Kendi ufak alanlarımızda yaşanabilir düzene geçmeye ihtiyacımız var. Ben tek başına ne yapabilirim diye düşünmeye değil, kişisel olarak başlayan şeylerin etrafımızı etkileyebilecek örneklere dönüşebileceğini düşünmeye ihtiyacımız var. Ülkemizdeki en büyük örneği ise Hayrettin Karaca. Haydi o zaman...

Hiç yorum yok: