Cuma, Eylül 09, 2016

Kabuk Adam / Aslı Erdoğan

Yazar    : Aslı Erdoğan
Yayınevi : Everest Yayınları
Orijinal Dil : Türkçe
Orijinal Yayın Tarihi : 1994

'Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı vermez, özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı.' s.9

'Zekamı kanıtlamak için söylediğim nice laf gibi gereksiz ve boştu, ruhun kendisinden gelmediği için de yapaydı.' s. 35

''Cehenneme giden yolun taşları iyi niyetle döşenmiştir.' derler ama buna inanmıyorum. Her iyi niyet taşını ters çevirin, altında bir alçaklık saklıdır. Cehenneme giden yolun taşları, bence korkuyla döşenmiştir. İçimdeki insan uyanmıştı ve bütün uyanışlar korku vericidir.' s. 137

Aslı Erdoğan'ı daha önce duymamış bir çok kişi geçtiğimiz üç hafta içinde kesinlikle ismine denk gelmiştir. Aman ha, sadece ismini, hakkında yazılan köşe yazılarını, haberleri okumakla kalmayın. Alın elinize herhangi bir kitabını ve kendi dilinden, elinden okuyun kendisini, insanı, hayalgücünü, duyumsamayı...



Alıntılamak istediğim nice kelimeler, cümleler ile dolu olan 'Kabuk Adam'ı 27 yaşında yazmış Aslı Erdoğan. Yani 1994'te, yani 22 sene önce. Döndüm düşündüm kendimi, ben ne yapıyordum o sene veya o yaşta? 1994'te mimar olmayı öğrenmeye çalışan bir öğrenciydim, 27'mde ise devamlı olarak çalışan, çalışan ve çalışan yeni bir mimardım. İçimde bir sürü fırtınalar kopuyordu muhakkak ama bırak onları düşünücek, fark edecek zamanı bile tanımıyordum kendime. Kendim hakkında düşünmeyi askıya almış, iyice hızlanmaya başlamış dünya içinde koşturup duruyordum. 

Kitabı okuyup bitirdiğimde, bu Aslı Erdoğan'nın gerçekten ilk kitabı mı demeden edemedim? İçindekileri nasıl bu derecede yazıya dökmeyi başarmıştı? Yabancılaşmayı, yalnızlaşmayı, aşkı, şefkati, mutluluğu, umutsuzluğu nasıl bu kadar yalın bir dille kağıda dökebilmişti? Kimbilir neler onu aldığı formal eğitimin dışına çıkarmış ve insanın içine bakmaya yönlendirmişti?

Karayipler'de bir adada geçen roman, bence karşılaşmalar üzerine yazılmış. Sadece bir başkası ile değil, insanın kendisi ile karşılaştığında da neler olabileceğine dair ufak pencereler açmış. İyisi ile kötüsü ile yaşadıklarını duyumsamayı anlatmış. Yaşadığımız bu hızlı dünyanın içinde insanın kendine dönebilmesi için bir el uzatmış.

Kitabı okurken düşündüm, ne beni bu derecede etkiliyordu? Ve fark ettim ki, benim için önemli olan, dünyanın onu tanıyıp, ne derecede iyi bir edebiyatçı olduğunu teyit etmesi değildi. Yaşadığım topraklarda doğup büyümüş bir kadının aklından, elinden dökülmüş insana dair cümleleri kendi dilimde okuyabilmekti! Daha da ötesi, insanı gerçek ile karşılaşmaya itme cesareti olan bir yazar olmasıydı!

Hiç yorum yok: