Perşembe, Ağustos 18, 2016

galat-ı meşhur / Soner Yalçın

Yazar    : Soner Yalçın
Yayınevi : Kırmızı Kedi Yayınevi
Orijinal Dil : Türkçe
Orijinal Yayın Tarihi : 2016

'Demokrasi amaç değildir. Demokrasi araç'tır.
Temel amaç özgürlüklerdir.
Demokrasi nihai hedef değildir; sadece özgürlüşmenin aracı'dır. Nihai hedef özgürlük'tür.
Bizim gibi ülkelerde "araç" kitlelere, "amaç" diye yutturuluyor.'
s. 210

'Büyük yazar Balzac Kibar Fahişeler romanında şunu yazdı:
İnsan, göre göre kötülüklere alışır, yapılanları boş verir. Önce yapılan kötülükleri onaylamaya başlar, sonunda kendisi de yapar. Hiç durmadan utanç verici ve sonu gelmeyen uzlaşmalarla lekelenen ruh; zamanla pörsür, asil düşüncelerin zemberiği paslanır. bayağılığın zıvanaları yıpranır ve kendi kendine dönüp durur. Karakterler gevşer, yetenekler yozlaşır.'
s. 386

'Ruh açlığını doyuramazsınız; ne paralar, mevkiler, şöhretler, akademik unvanlar verseniz de insanı ezen bu açlığı yok edemezsiniz.'
s. 371

Soner Yalçın birçok kitabı olan bir gazeteci. Galat-ı meşhur en son yayımlanan kitabı. Kitaplarını babamın kütüphanesinde görmüş olmama rağmen şimdiye kadar hiç okumamıştım. Kitap okumadığım için mi hayır, kitap okurum. Ama ben mimarım ve mesleğim gereği ya mimarlık, ya sosyoloji ya da hafif felsefe kitaplarını okumayı tercih ederim. Türkiye'nin gündemini gazetelerden ve sosyal medyadan, dünyanın Türkiye'ye nasıl baktığını ise yabancı basından takip ederim ve bunun nispeten yeterli olduğunu düşünürüm/düşünürdüm. 


Soner Yalçın'nın kitabı bu konuda ne kadar yanıldığımı bana kanıtlamış oldu. Kitabın içindeki bilgiler ile ilgili doğru veya yanlış diyecek bir yerde durmuyorum. O yüzden içerdiği bilgiler ile ilgili yorum yapamayacağım. Ancak bildiğim ve bilmediğim birçok konuda bana bir perspektif verdiği için, okurken beni okuduğum konular ile ilgili araştırmaya teşvik ettiği için nitelikli bir kitap olduğunu düşünüyorum. 

Kitap insanı bir bilgi bombardımanına tutuyor, konudan konuya atlıyor, o kadar çok isim geçiyor, o kadar çok konuya değiniyor ki kafa allak bullak oluyor. Sadece günümüz ile ilgili değil, geçmişte olanların bugüne yansımaları üzerinde duruyor. Ve birçok kere geçmişi anlamadan bugünü anlayamazsınız, geleceği inşa edemezsiniz diyor. Bu topraklarda barışçıl bir düzen içinde oturmanın yolunun insanın insana güveninden, özgürlükten geçtiğini bıkıp usanmadan söylüyor. 

Yukarıda bahsettiğim gibi ben mimarım. Başımdan geçen ufak bir anektodu anlatacağım. Allah'ın unuttuğu bir Afrika ülkesinde şantiyedeyiz. Ben kadınım, o yüzden en vasıfsız işçisinden, proje müdürüne kadar herkes işte yeterli olup olmadığımı farklı şekillerde tartıyor. Aradan belli bir zaman geçtikten sonra, işçilerimizden birisi yanıma geliyor. 'Şef sen nerelisin?' diyor, 'Bursa'lıyım.' diyorum. 'Olmadı' diyor. Bende aile secerimi sayıyorum 'Kanımda biraz Selanik'lilik, biraz Boşnak'lık, birazda Laz'lık var.' diyorum. Bunun üzerine 'Tamam şimdi oldu, bak sende de Laz'lık varmış, Toprağımsın.' diyor. 'Toprağım' kelimesini bilirsiniz ama bu milletin bu toprak ile birbirine bağlandığını unutup gideli nice seneler oldu. 

Bu toprak hepimizin, yüzyıllardır karışık olarak burada yaşıyoruz. Hangi mezhepten olduğun, hangi dinden olduğun, sosyal durumun zaman zaman hep farklılık yaratmıştı ancak bugün çok daha farklı noktalara geldik. 'Toprağımsın' kelimesi benim için bu ülkenin belli bir noktasından olmaktan öte bu ülkenin insanı olmayı çağrıştırıyor. Neredeyse 10 sene önce geçen bu konuşmayı unutmuştum, Soner Yalçın'nın kitabı hatırlamamı sağladı. 

Ve bu toprak hepimizin, biz birlikte burada yaşamanın yolunu bulamazsak, bizim için hiç kimse bulamaz ve hatta bölmek için elinden geleni yapar. Farklı dinleri, mezhepleri, sosyal duruşları bırakıp birbirimizi anlamaya çalışmanın, birbirimize biraz olsun güvenmenin zamanı gelmedi mi? Geldi de geçiyor bile...

Hiç yorum yok: