Salı, Mayıs 20, 2014

Satranç / Stefan Zweig

Yazar    : Stefan Zweig
Yayınevi : Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviri   : Ahmet Cemal
Orijinal İsim : Schachnovelle
Orijinal Dil  : Almanca
Orijinal Yayın Tarihi : 1942
Çeviri Yayın Tarihi : 2012
Satranç

'bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.' s.37

Satranç, Zweig'ın yayınlanan son kitabı ve en popüler olanlardan bir tanesi. Popülerliğinden dolayı Türkçe çevirisini birçok yayınevinde bulmak mümkün. Ancak bir kitabın çevirileri arasında Ahmet Cemal'in çevirisini bulmak mümkün ise hiç düşünmemek gerek derim. Ahmet Cemal’in kendi kitaplarının yanısıra çevirilerini okumak her zaman ayrı bir keyif olmuştur. Tahmin ediyorum ki, Almanca bilip özgün lisanından okumuş olsam bile içime bu kadar işleyen bir metin okumuş olmazdım. İnsanın sevdiği yazarlara, kendi dilinde ulaşabilmesinin ne kadar büyük bir keyif olduğunu tekrar hatırladım. 


Beş sayfadan oluşan kısa önsöz, Zweig'ın kitabı yazdığı dönem ve içinde bulunduğu ruh halini anlatırken aynı zamanda yazar hakkında genel bilgi edinmenize yardımcı oluyor. Ayrıca konunun kısa bir özetini okuma imkanı vererek zihinlerde ufak bir senaryo kurduruyor. 

Kapak tasarımı, uzun zamandan beri gördüğüm en güzel kapaklardan biri. İlk elime aldığımda grafik güzelliği ilgimi çeken kapak, kitabı okuduktan sonra ayrı bir anlam kazanıyor. Gerek grafik anlatım, gerek kullanılan imgeler, nasıl bir incelik ile çalışılmış olduğunu çok net gösteriyor. 

Kitap 77 sayfa, çok kısa ama çok derin... Bir gemi yolculuğunda oynanan satranç oyunu çevresinde 'entellektüel ölüm' anlatabilmek herhalde bir tek Zweig'a mahsus bir durum olabilir. Bu kadar incelikle ve insanın içine geçerek çevirebilmek ise sadece Ahmet Cemal'e.

Bundan 70 sene önce, başka bir kültür ve coğrafya için yazılmış olan Satranç, içinde yaşadığımız dönemde etrafımızda olanlar ile bağlantı kurabilmemiz için çok değerli bir kaynak. 

Entellektüel ölümün en şiddetlisi muhakkak ki bir odanın içinde kapalı kalmak. Ama insanın zihnini besleyen değerler yavaş yavaş elinden alınır ise o zamanda aynı yola girilmiş olmuyor mu?

Hiç yorum yok: